Devamı olmayan bir yazı...




            Son cümlesini yazmıştı defterine. Basit bir cümleydi ama sondu. Kalemi bırakırken titreyen elleri, ayrılığı tanımlıyordu. Ne olabilirdi ki onu yıllarca konuşturan kaleminden ayıran? Ne suç işlemişti de bu cezayı hak etmişti?

            Kapanan defter şimdiden anlamıştı tozların altında uyuyacağını. Kalemin dili olsa yine ifade edemezdi içindeki sızıyı. Ve o son cümle. Gururluydu kendince. Yüzlerce cümlenin arasında nokta olmak,  bir insanın hayatında virgül olmak onu farklı kılıyordu. Boş kalan sayfalarsa tanıyorlardı şairlerini. Kaldıramıyorlardı terk edilmeyi ve sabırla bekleyeceklerdi doldurulmayı yine…

            Şairse sessizdi. Her zaman olduğu gibi. Umursamazlığa, sorumsuzluğa varan gereğinden fazla soğukkanlı tavırlarını, dışarıdan başka biri seyretse çıldırabilirdi. Nasıl bu kadar sakin olabiliyordu? Duygular, üzüntüler, heyecanlar değil miydi onu şair yapan? İçine nasıl gizleyebiliyordu hepsini, yüzünden habersiz? Gözleri, hayallerine bakıyordu çatlak penceresinden, hep o en uzak dağın zirvesinde duran hayallerine. Dudakları ,en büyük gerçeğini tekrar ediyordu sessizce. Deftere yazılan son cümleydi bu, hayata atılan ilk adım…

            Yavaşça çevirdi başını, bahçe kapısının tıkırtısıyla. Beklediği misafir gelmişti. Kapıya doğru yürüdü biraz, sonra geri döndü. Masada bıraktığı, hiç bırakamadığı defterini aldı. Onu da sıkıştırdı çantasının içindeki değersiz eşyalarının arasına. Hızlandı kapıya doğru, bekletmeyi sevmezdi. Kapıyı açtığında bekleyen biri olmadığını gördü. Anlık bir düşünceyle gülümsedi kendine, dalga geçercesine. Çünkü beklediği zaten bir insan değildi, bir kağıt parçasıydı. Uzun zamandır beklediği bir mektup. Masasının başına geçti sonra. Zarfı açtı ve okumaya başladı. Resmiyet içerisinde yazılan bu duygudan yoksun metnin ortalarında bir düşünce durdurdu beynini. Şiirleri aklına geldi. Kağıttaki metni süzdü gözleri. O an beyninin düşündüğüyle gözlerinin gördüğünü kıyaslamaya başladı. Kafasını kaldırıp pencereden dışarı baktı yine. Bu duygusuz yazı, kim bilir kaç kişinin daha hayatını değiştirecekti?  Oysa duyguların yoğunluğunda boğulan o şiirleri, hiçbir önem arz etmiyordu insanlara. Sonra şiirlerini sahiplendi yeniden çocuğunu savunurcasına. Hayatını değiştiremezdi şiirleri, hayat onlardan ibaretti zaten ona. Beyninin bir bilmecesini daha cevaplayabilmenin huzuruyla olayın ciddiyetine tekrar verdi kendini. Yarıda bıraktığı metni bitirdi.

...


Yunus Lekesiz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir bakış işte...

13 Milyar Yıllık Lanet

Gücün Mavi Tarafı